25 Ocak 2012 Çarşamba

Annemin şaheserlerine toplu bakış

Şu sabır, annemlerin nesli ile birlikte yavaş yavaş yok olmaya yüz tuttu.
Bizler bu kadar uğraşabiliyor muyuz?
Nerdeeee.Anca kolay model ararız bizler..
Annemdeki şu sabıra bakar mısınız?










Annem hırka örüyor.

Küçük yeğenim, Panasonic firmasının düzenlediği bir resim yarışmasında birincilik kazanarak, çeşitli ödüller almıştı.
Bu ödüllerden biri de Paris gezisiydi.
Şu an harıl harıl kıza yolculuk bavulu hazırlıyoruz :)


Bu hırkayı da küçük kıza ördü annem.Yolculuk sırasında giyecek.


Desenler, sonradan işleme değil.Annem her bir noktayı, arkadan ip yürüte yürüte yaptı..
Zaten böyle yapınca tahmin edersiniz ki örgü kalınlaşıyor, sanki iki kat iplikle örülmüş gibi oluyor..
Bakın, arkası da desenli...


Annem zor işleri çok sever.Bu yönümü annemden almışım..Ben de bayılırım imkansızı zorlamaya :)))


Ellerine sağlık aslan annem..
İyi günlerde giy küçük sıpa :)
-
-
-
-

Annemden yeni bir şaheser

Annemin yeni paspası..
Biz bütün kardeşlere birer tane ördü..
Bu da kardeşlerimden birine gidecek..
Renklerin güzelliğine bakar mısınız?


Bu kez araya pastel tonlar da koydu...


Yumuşacık..Ne güzel ya :)





Ellerine sağlık aslan annem :)
-
-
-
-

20 Ocak 2012 Cuma

Sahneden özet video

Aslında oyunumuzun videosunun tamamını buraya yüklemek istiyordum ama teknik bazı sıkıntılar yaşadığım için başaramadım..
Oyun kaydı DVD kalitesinde yapılmış..
Kesip bölerek küçültemiyorum ki buraya ekleyeyim..
Başka bir formata çevirerek öyle ekleyeyim dedim, bu sefer de baktım oyun hızlı çekim olmuş, hiç birşey anlaşılmıyor :)))
Formatını değiştirince yer yer ağır, yer yer hızlı çekim gibi olduğu için, o bozulan  kısımları keserek, özet şeklinde toparladım..
Sevgili oyuncularımız daha videoyu görmediler ve merak ediyorlar..
Bir türlü kısmet olup da buluşamadık oyuncu arkadaşlarla ...
Sadece onlara gösterebilmek amacıyla, bendeki cdden kesitler halinde ekliyorum..
Bu, oyunun tamamı değil elbette..
Dediğim gibi, DVD olunca, iş beni aşıyor...
Ahan da buyrun :)

16 Ocak 2012 Pazartesi

Ve "OĞUL" sahnelendi...

Dört aylık sıkı bir hazırlığın ardından, nihayet oyunumuz sahnelendi canlar...
Ekip muhteşemdi.Tüm ekibe gönül dolusu teşekkür ediyorum değerli emekleri için...

15 Ocak 2012 bu tarihi yazarken bile üşüyorum :)
Aman Yarabbim o ne soğuk, o ne ayazdı öyle...edremit edremit olalı böyle soğuk görmemiş, öyle diyorlar..
Salon kocaman, bütün klimalar yanıyor ama fayda etmiyor..İçerisiyle dışarısının hiç bir farkı yok soğuk konusunda..Dehşet bir ayaz, keskin bir rüzgar..Bırrr hiç bu kadar üşümemiştim..
Annemin deyimiyle adamın kakası donuyor..anlayın yani..
Sonuç mu?
Nefis bir gösteriydi..
Yine başardık..Allah mahçup etmedi..Çok şükür..Teşekkürler Allahım...
Oyunun videosu henüz elime geçmedi.O yüzden sadece fotoğrafları paylaşacağım.
Oyunun tamamının görüntüleri daha sonra gelecek.


















































TİYATRO OYUNU



KAN DAVASI
TRAJİK-Tek Perde
YAZAN: Figen METE - Hamza GÖRGÜLÜ
YÖNETEN: Figen METE

AYŞE: Sağ kolu sakat, 40 lı yaşlarda bir kadın.
HASAN: Ayşe'nin oğlu.20 li yaşlarda
EMİNE: Halil ağanın kızı 20 li yaşlarda
KAZIM: Halil ağanın oğlu 30 yaşlarında
HALİL AĞA: Köy ağası, 50 yaşlarında.
MELİHA: Komşu kızı.20li yaşlarda
MERYEM: Meliha'nın annesi.40 lı yaşlarda
BİR KAÇ KÖYLÜ HATİCE-KAHVECİ-AHMET-İSMAİL-MUSTAFA-SABRİ-ÇARŞAFLI KADIN


DEKOR: Sahnenin en sağında bir köy çeşmesi.
Ev içi sahnelerde sadece birkaç parça yer minderi kullanılacak.
Her iki evi gösterirken, bu minderler değişik olacak.

1

(Çeşme başı..Kız su doldurmaktadır.Oğlan çekinerek yaklaşır.Oğlanın elinde de 2 su kovası vardır.)
HASAN- Kolay gele Emine
(Emine cevap vermez.Acele suyunu alır, dönüp gitmek ister.)
HASAN- Dur kaçma. Eğleş biraz Emine.Bir kötülüğüm mü oldu sana da,bir selamı esirger, versem de almazsın ? Ne ettim sana?
EMİNE- Yanaşma sakın. Benimle konuşma.Sen eceline mi susadın Hasan?
HASAN- Yahu kin duyması lazım gelen varsa o da benim.En son benim babamı devirdi ağaların.Gitti dağ gibi adam.Ama bunda senin bir suçun yok ki.Benim bir suçum yok ki.Kinim babanadır, ağalarınadır.Sana kinim yok Emine.
EMİNE- Halil ağa amcamdır.Onun düşmanı düşmanımdır.Bunu böyle belle .Sen bizim kanlımızsın.Ebedi düşmanımızsın.Git buradan, yanaşma bana.
HASAN- Ben kan peşinde değilim.Kimse kimseye kötülük yapmayacakken, sırf dedelerimizin babası başlattı diye onların yanlışını sürdürmek niyedir can?
EMİNE- Git derim.Bak ağam görürse kötü olur bilesin.Çok canını yakarlar Hasan?
HASAN- Canım yansa sen üzülür müsün? Kederlenir misin benim için?
(Önce sert bir ses duyulur)
KAZIM- Emine!!!!!!(Sonra sahneye iri yarı, ürkütücü bir adam girer.Omuzunda tüfek vardır.Kız, bu adamı görünce korkar)
KAZIM- Ne eğleşirsin burada? Ne oluyor? yoksa sana bu anasının mercan guzusu bi lafmı eder??
EMİNE- Yok ağam.Ne haddine onun.Su almaya gelmiş, sıra bekliyordu.
KAZIM-Edemez tabi, hele bi etsin bu sefer köklerini kurutmazsam Kazım demesinler bana. Hele Git sen eve.Eğleşme buralarda. (Emine kovalarını alıp sahneden çıkar.Kazım, Hasan'a bakar)
KAZIM- Çeşme başı kadınlara yaraşır!, Eh senin de karılardan fazla bi farkın yok nasılsa. Beklemekteyim Hasan, acaba erkeliğin tutup da davranacan mı babanın kanını almaya ?Yoksa bi bizim köy değil bütün civar köylerin dediği gibi,karı kılıklı Hasan olamaya devam edecen mi? Çolak Ayşe'nin oğlu Hasan.. (aşağılayıcı bir tavırla güler)
HASAN- Bana ilişme Kazım ağa, bak ağa derim sana.Çekil git yoluna.
KAZIM- Gitmiyorum ülen! Sağamı soracam gidip gitmeyeceğimi Haydi yap bakalım, ne yapacaksın?.İşte ilişiyorum hadi yap ne yapacaksan.
(Hasan Kazım'ın üzerine yürür vurmak ister, Kazım tüfeğini Hasan'a doğrultur.Hasan duralar.)
KAZIM- İndireyim mi lan seni şuracıkta? Çolak Ayşe'nin oğlu.Geberteyim mi ha? Sereyim mi leşini?
(Bir anda sahneye, sağ kolu sakat bir kadın girer.Sağlam elindeki tüfeği Kazım'ın kafasına dayar)
AYŞE- Geri dur Kabakoğlu.Acımam vururum bilesin.(Kazım döner bakar,biraz tereddüt eder, tüfeğini yere indirir)
KAZIM- Hah.Anan da geldi.Şimdi saklan ananın eteğine, iki yosma dönün evinize bakalım.
HASAN- Ulan kahpe dölü zorla ecelini çağırma.Sıçratma pis kanını üzerime.
AYŞE- Bırak Hasan'ım.Onlar konuşmaktan anlamazlar.Ne desen de almaz o paslı kafaları.
KAZIM- Çolak Ayşe, kocanı indirdiğim gibi bu soysuz oğlunu da yere sereceğim bekle sen.Az kaldı.
AYŞE- Sendin değil mi köpek? Sen kıydın erime.Sonra da günahsız bir marabayı katil diye sürdün kanunun önüne.
KAZIM- Bendim ya.Ne yapacaksın? Kanun beni masum beller. Nasıl alacaksın şimdi kanını? Bu oğlan mı vuracak beni, yoksa sen mi?(Güler) Zaten başka kiminiz kaldı ki
HASAN- (Annesinin elindeki tüfeği almaya çalışır) Ana bırak alayım bu kahpe dölünün canını?
AYŞE- Olmaz oğul olmaz.Onların diledikleri de bu zaten. Bir bahane bulup kıymaktır bize. Yürü biz yolumuza gidelim.Gel oğul.
HASAN- Böyle olmaz anam.Yüzümüz yerdedir.Babamın katili karşımızdadır.Engel koyma yoluma.
AYŞE- Hasan hakkımı helal etmem sana.Yürü dedim.
(Kazım pis pis gülümseyerek yürür, sahneden çıkar)(Hasan yere çöker.Annesi de yanına çömelir)
HASAN- Bana iyilik olmaz bu ettiğin. Bak bütün köylü hor bakar bize.Kanlarını yerde koydular der.Sen bana kötülük etmektesin ana.
AYŞE- Oğul onlar yapar yapar, garip marabalarına yüklerler suçu.Kendilerine hiç birşey olmaz.Biz seninle bi garip ana oğuluz.Sen mahpuslara düşersen benim halim nice olur Hasan'ım?
HASAN- Sen dayarsın tüfeği kafalarına, ben sana kıymamam, yapma derim.Ben elimi kana bulamaya niyetlenirim, sen bana kıyamazsın, yapma dersin.Nereye varacak bunun sonu ana?Kim alacak bizim kanımızı?
AYŞE- Eğer kader elimizi kolumuzu bağlıyorsa, demek ki bunun hesabını yukarıdaki soracak.Hele biraz daha sabır oğul. Sen hayırlısıyla bi askere git, ben de geleceğim peşinden.Sonra kalırız orada, bir daha dönmeyiz bu köye.Yeter ki ellerimiz kirlenmeden dayanabilelim biraz daha.
HASAN- Ya babam? Babamın kanı ne olacak?
AYŞE- Öfke büyükken konuşmamak, bir şey yapmamak lazımdır Hasan'ım.İnsanın gözü bir şey görmez, yanlış yapar.Az bekle yavrum, az daha bekle.
HASAN- Neyi ana?Neyi bekleriz biz?(Öfkeyle kalkar, yürür çıkar sahneden..Ayşe sahnede yalnız kalır, oğlunun arkasından bakar)
AYŞE- Ah bir bilsem oğul.Bir bilsem sana ne demem lazım geldiğini...(Tüfeği omuzuna asar,Çeşmedeki kovayı alır, o da yürür.)

Sahne kararır.

Sahne aydınlanır.

2

(Genç bir kız elinde dantel örgüsü, sedirde oturmaktadır.Ayşe bir tepsi içinde ayran geririr ikram eder, sonra oturur)
MELİHA- Ne zahmet ettin Ayşe ana.Ben misafir miyim? Kalkar kendim de alırdım.
AYŞE- Otur kızım otur, zaten bana ettiğin yardımların hep altında kalırım
MELİHA- Lafı mı olur Ayşe ana.Ben de senin bir evladın sayılmam mı?
AYŞE- Sağolasın can kızım.Eksik olma.Eee ne zaman geliyor dediydin muhtarlar seni oğluna istemeye?.
MELİHA- (Üzülür) Ah keşke hiç gelmeseler.Hiç istemem onlara gelin olmayı.Büyük Allahım yazdıysa bozsun inşallah.
AYŞE- Ama gelinlik yaşın da geldi.Köydeki en iyi ailelerden biridir muhtarlar.Hem muhtarın oğlu bir evin bir oğlanıdır, malı mülkü de var, muhtar da söz sahabıdır köyde, lafı sözü dinlenir. Neden istemezsin ki a gızım?
MELİHA- İçim almaz Ayşe ana.Sevmem o oğlanı.
AYŞE- Yoksa başkası mı vardır gönlünde? (Kız utanır, kızarır bozarır) Var var..değil mi?...Ben anlarım. Kimmiş bu gönlünde yatan aslan? De hele utanma hem belki vardır her işin bi hal yolu (gülümser)
MELİHA- Diyemem ana.Keşke diyebilsem.
AYŞE- O da sever mi seni?
MELİHA- Bilmem ki.Hiç dönüp bakmaz yüzüme.Sanki bilmez bile benim de etrafında dolaştığımı.Görmez beni.Çok üzülürüm Ayşe ana.
AYŞE- Nasıl teselli vereyim, ne akıl vereyim bilemedim be Meliha'm.Hiç anlamam ben böyle gönül acılarından.
MELİHA- Sen hiç sevdaya düşmedin mi Ayşe ana?
AYŞE- (Bir an dalar) Ne bileyim.Sanki bin yaşındayım.Sanki ben hiç genç olmadım. Hem eskiden sevda neyim yokdu a güzel gızım.Dağda, tarlada çeşmede ya görürdük ya görmezdik. Aha erim Hasanın babası Merdo'yu görmüşüm bir tek.O da beni görüp beğenmiş. Yedi aşı kuzusu verdiydi rahmetli babama beni almak için. Ben bir onu gördüm sevdim.
MELİHA- Çok mu sevdin Ayşe ana? Ben anlarım.De bakayım?
AYŞE- (Güler)Bak hele, benim lafımı bana satar deli kız.Dur ben sana bir ayran daha getireyim.İçimiz serinlesin.
MELİHA- Ben getirirdim ana.
AYŞE- Otur sen otur.(Ayşe tepsiyi ve bardağı alır, kalkar.İçeri geçer.Kapı vurulur.) Meliha sen kapıya bakıver.
(Meliha kapıyı açar, bir kadın girer telaşla.Meliha'nın anasıdır )
MELİHA- Ne oldu ana?
MERYEM- Ayşe Ayşe yetiş sizin ahır yanıyor.(Ayşe koşar gelir)
AYŞE- Ahır mı yanar? Eyvah, inek? İnek ahırdaydı.Koşun ineği kurtaralım.
MELİHA- Ben koşup köylüden yardım isteyeyim.(Hep birlikte sahneden çıkarlar.)

Sahne kararır.

Sahne aydınlanır.

3

(Meliha-Meryem-Ayşe-Hasan, ve birkaç köylü elleri yüzleri kapkara sessizce oturmaktadırlar.Hasan elindeki bir çomakla yeri karıştırmaktadır düşünceli))
HASAN- Tek ineğimiz de gitti. Aha şu elimdeki bu çomak kalmıştır ahırdan geriye. Yandı hepsi, bu adamlığa sığar mı? Cana dayanmıştır gayri bilesiniz
HATİCE- Üzülme çocuk, cana geleceğine mala gelsin.
HASAN- O dediğin laf Hatice ana.Bizim ekmeğimiz o inekten gelirdi.Şimdi ne yer ne içeriz?Başka neyimiz var ki? ? Tarla desen Kırın başında, susuz, verimsiz. iş desen köylük yer, haftada bir oduna giderim kütük çıkarmaya. Onda da candarması var ormancısı var muhtarı var hiç biri olmazsa Halil ağa var
MERYEM- İsyan günahtır.Allah sabrımızı sınarken bu imtihandan da geçmek lazımdır. Elbet görür rabbimiz, burada çok çekmiş iki kulum var der elbet. Hikmetinden sual mi olunur oğul?
HASAN- Bırak abla.Bilmeyen mi var o ahırı kimin yaktığını.Bırakmazsınız içimdeki zehiri kusayım, canımızı yakanların canını alayım.Beni bastırır durursunuz.İçim doldu patlayacağım artık Hasan kalkar, çıkmak üzere kapıya yönelir)
AYŞE- Sakın oğul.Sakın beni üzecek bir şey yapma. Bak ölüveririm kahrımdan.(Hasan kapıyı açar çıkar)
HATİCE- Yine sabırlı çocuk bu Hasan.İçi kanarken bile senin için susar.Çok sever seni.
AYŞE- Bu askerlik kağıtları bir gelse Hatice bacım. Satıp neyim var neyim yok ucuzuna bahalısına bakmadan ..Gidesim var fikrimde, her şeyi bırakp gidesim var. Yoksa biricik Hasan'ıma kıymak için yol yordam arar bu kafirin soyları…
MELİHA- Temelli mi gitmek istersin Ayşe ana? O vakit hiç göremeyiz sizi. Şu köyde tek koluyla da olsa zalime diklenen bir Ayşe ana, bir de aslan gibi oğlu vardı onlar da gitti deriz. Meydan hepten onların olur Ayşe ana
AYŞE- Yakında olup acılarımızla üzülmektense, uzaklardan iyi haberlerimizi alıp sevinmek daha güzel değil midir kızım?
MERYEM- O da doğru ya.Çok geçmiş olsun komşum, bu son sıkıntınız olsun inşallah.(Meliha'ya döner) Haydi kızım biz de evimize gidelim.Haydi Hatice sen de gelecek misin?
HATİCE- Gelirim bacım bekle.Haydi gelmiş geçmiş olsun Ayşe bacım.
AYŞE- Sağolasınız komşular.Öteki komşular da sağolsunlar çok yardım ettiler yangını söndürmekte.
MERYEM- Sen gönül koyma sizden uzak dururlar diye bacım.Köylüyü bilirsin, Halil ağanın baskısından çekindikleri için size sokulmazlar.Yoksa Allah var hepsinin yüreği uzaktan uzağa sizinle.
MELİHA- Sahiden de.."Çıkıp yetişin yangın var" dememle, su kovasını alan koştu geldi.Zor gün dostudur bizim köylü.
AYŞE- Var olsunlar. Bilmem mi çekindiklerini? Fukaradır hepsi, ağaya borçları aha şu dağ kadar olmuştur, yoksa bilirim iyidir, insandır hepsi….
MERYEM- Haydi gidip varalım evimize biz de, gün akşama döndü.
AYŞE- (Uğurlamak için kalkar) Yine gelin komşular.(Çıkarlar..Ayşe biraz yalnız kalır.Sedire oturur.Düşünmeye başlar.Kapı çalınır..Kalkar açar..Gelen Hasan'dır.Yara bere içindedir, dayak makyajı vardır.)
AYŞE- Hasan???Ne oldu sana???Oğlum kim yaptı bunu??(Hasan geçer, oturur)
HASAN- Yok bir şey ana.Korkma iyiyim ben.
AYŞE- Kavga etmişsin sen? Kimle dalaştın? Kazımla mı? Halil ağayla mı? De anana. Elleri kırılsın sana vuranların inşallah. Tez günde teneşire gelsinler. Vah oğlum, dediydim sana, uyma dedim, etme dedim …
HASAN- Yok bir şey dedim ya ana. Dalaşmadım kimseyle.Düştüm.
AYŞE- Düştün mü?Köylük yerde düşecek yeri nerde buldun?Çocuk mu kandırırsın oğul?
HASAN- Büyük çınar ağacının etrafındaki kayalardan düştüm ana..
AYŞE- Köyde öyle bir yer mi var oğul?
HASAN- Aman anaa, üsteleme gayri.
(Biraz susarlar)
HASAN- Ana sana bir şey soracağım.
AYŞE- Sor bakalım.
HASAN- Sana neden Çolak Ayşe diyorlar?
AYŞE- (Sakat kolunu göstererek gülümser) Belli değil midir oğul?
HASAN- Bu kolun ne zaman böyle oldu?
AYŞE- Bir zamanlar, yani gençliğimde, daha yeni gelinken, büyük çınar ağacının etrafındaki kayalardan düştüydüm.O zaman sakat kaldı kolum.
HASAN- Köyde öyle bir yer mi var ana?
AYŞE- Niye? Sen de demin orada düştüm demedin mi?
HASAN- Ben yalan dedim ana.
AYŞE- Demek ki benim da canım anlatmak istememiş.Anla işte.(Biraz susarlar)
HASAN- Ana ben Kazım'la dövüştüm.
AYŞE- Anlamıştım.Ben sana yapma dememiş miydim oğlum? Niye lafımı dinlemezsin?
HASAN- Ben de taş değilim .Bırak bu kadar da hırsımı alayım.Ama kafasını gözünü patlattım ana.Görmen lazımdı.Senin adını aldı ağzına.Anan çolak dedi.Lakin verdim dersini ana.
AYŞE- İyi halt ettin.Gördüğüm o ki o da boş durmamış.Ama bunun sonu yoktur ki Hasan? Yarın da o kesecek bizim önümüzü.Ertesi gün sen, sonra O..Bu hep böyle sürer gider.İki taraftan biri yeter deyip bırakmadıkça kan davası bitmez ki oğlum.
HASAN- Etme anam.Sen dersin ki, sen sus bu dava artık bitsin.Bunu nasıl istersin benden?Bu hak mıdır?Bu benim başımı yere eğdirmek değil midir?
AYŞE- Bak Hasan sana ne anlatacağım.
HASAN- Anlat ana.
AYŞE- Belki başka bir yerde, başka bir köyde, bu Kabakoğullarıyla karşılaşıp birbirimizle yeni tanış olsaydık, kimbilir belki de iki aile iyi anlaşır, birbirine destek olurdu, can olurdu, komşu olurdu değil mi?
HASAN- Belki.Ama şu an bizim geçmişimiz var, bir kan davamız var.Kinimiz var.
AYŞE- Peki hanginiz bu kan davasının nasıl başladığını biliyorsunuz Hasan?
HASAN- İlk onlar dedemizin babasını vurmuşlar.Öyle başlamış.
AYŞE- Neden vurmuşlardı söyleyeyim mi oğul?
HASAN- De ana.
AYŞE- Rahmetli dedenin babasının kardeşi, komşu köyden bir kız sever, adı Zeliş'tir. Yanar tuştur bu kız için. O zamanlarda öyle sevdalar yaşanmamıştır buralarda.Zaten yasaktır törelere göre, sevdalanmak …Zeliş'i Kabakoğullarının büyük dedesi, Kabakların Bekir diye biri de istemektedir…O zamanlar kabaklar dedin mi buralarda yer yerinden oynar
HASAN- O zamanlar da mı bunlar zengin varlıklı?
AYŞE- He ya oğul. Ta o zamandan zengin bu çıyanlar
HASAN- E ee sonra ne olmuş?
AYŞE- İsterler kabakoğulları Zelişi ve alırlar. Emme duramaz büyük büyük deden. Düğün günü köprüden geçerken önüne geçer düğün alayının, kaçırmak ister Zeliş'i atın üstünden.. Ama at ürker Zeliş düşer atından.. Herkes birbirine girer.Bizim büyük dedemiz o hengamede vurulur.
HASAN- İkisi de ölürler mi ana?
AYŞE- He ya ölürler, o zamanlar doktor, hastanemi var zaten oğul? O gün bu gündür sürer bu kan davası,
HASAN- Biz de bu acıyı çekmekteyiz öylemi ana?
AYŞE- He ya, bir gencin düşüncesizliği, 2 gencin hayatını körlemiş, sonra bu güne kadar sürmüş gelmiş..O yüzden derler o köprünün altındaki koca daşa gelin daşı diye.. Zeliş gelinin daşıdır o oğul.
HASAN- Sen böyle anlatınca ne kadar anlamsız geldi ana. O gün orada hem bizden, hem onlardan birer can gitmiş.Tamam üzücü şeyler ama nerdeyse Cumhuriyetten önce olmuş şey bunlar. Bunca zamanda artık memleketler bile barışmışken, iki sülalenin bu kini niye dinmez? Bu hak mıdır?
AYŞE- Anlamsız tabi oğlum.Bir avuç köy.Her yerde karşılaşırsınız.Her karşılaştığınızda birbirinizin canını yakarsınız.Birbirinize sırtınızı dönmeye korkarsınız.Halbuki belki de aslında tek tek her biriniz çok iyi insanlarsınız.Büyük dedeleriniz bir yanlış yapmışlar diye birbirinizi harcamanız akıllıca mıdır Hasan?
HASAN- iyi de ana ya babam? Babamın intikamı ne olacak? Yerde mi kalacak kanı? Benim babasızlığım ne olacak? Her bi yaşıtım babasının elinde tutup gezerken gıpta eder bakardım, babası olan herkes döverdi beni. Bunca sene boynu büküklüğüm yetim bırakılmışlığım cezasız mı kalacak ana de hele bana? Ne çocukluğumu bildim ben ne gençliğimi bildim . (hırslıdır ve ağlayarak bitirir)
AYŞE- (ağlayan oğluna sarılır) Ağlama hasanım, goc yiğit oğlum, gözünden akan her biyaşa gurban olur anan. Bilirim eksik kaldın sen de. Benim gocasızlığım, senin de babasızlığın…. Yarım kaldık, hep bi kanadı kırık kaldık.Bilirim yetemedim babasızlığına. Anadan baba, anca bu kadar oluyo a oğlum ne olur ağlama.
HASAN- Olur mu anam beni yetirip bitirmek için her bişeyi yaptın sen tek bi kolunla… Hem bilir misin? Ben bütün anaları tek kollu sanırdım çocukken… Lakin babamı görürüm düşümde bazı. Bıyıklı, iri yarı bir adamdır. Bazı boynu gravatlı eli çantalıdır. Bazen rençberdir tarlada. Ama her seferinde babamdır, aslandır..Şimdi üşür yattığı yerde kanı yerdedir
AYŞE- Herkese kendi canından olan kıymetlidir.Onlar da babanı, kendi amcalarının kanı yerde kalmasın diye vurmuşlardı.Biz de onların canını yakmışız Bir köpeğin yavrusuna ilişsen, anne köpek bile saldırır.Bunu bilmez misin?
HASAN- Haklısın.Ama babam, intikamı alınmadan yattığı yerde rahat eder mi?
AYŞE- Bunu yapmak demek, beni evlatsız koymak demektir Hasan'ım.Evimin tek erkeği sensin.Baban yattığı yerden bizleri görmekteyse, ben evlatsız kalayım ister mi?
HASAN- Ne düşündüm bilir misin ana?
AYŞE- Söyle oğul.
HASAN- Kabakoğullarında da sen gibi bir Ayşe ana olsaydı, bu kan davası daha başlamadan biterdi.Anladım ki analar istemiyor kimsenin yüreği yansın.
AYŞE- Çok doğru dedin Hasan.Bu Halil Kabakoğlu'nun karısı da zaten büyük oğlu vurulduktan sonra yataklara düşmüş, sonra da göçüp gitmişti bu dünyadan.
HASAN- Kadın da kahrından öldü he mi?.
AYŞE- Yaa.Görüyorsun bak erkeklerin hırsı anaların nasıl yüreğini yakıyor.Sen etme oğlum, sen benim yüreğimi yakma.Beni sana hasret bırakma.Hem yeter bu kadar laf.Yürü elini yüzünü yıka bakayım.Bir daha da Kazım'la dalaştığını duymayayım.Sen böyle yapınca ben gurur değil, kahır ve utanç duyarım oğlum.
HASAN- (Annesine sarılır.) Tamam anam.kızma bana..Haydi gel su dök de temizleneyim..(Sahneden çıkarlar)

Sahne kararır.

Sahne aydınlanır.

4

(Yine köy çeşmesi.Hasan kovalara su doldururken ağanın kızı Emine de elinde testiyle gelir.Hasan sırayı ona vermek ister)
HASAN- Gel Emine.Önce sen doldur.
EMİNE- Hasan niye sizin evin suyunu sen taşırsın? Bu işi köyde yalnızca kadınlar yapar.
HASAN- Anamın bir kolu sakat bilmez misin? Anam bana hem analık hem babalık ederken, benim de ona hizmet etmem lazım gelmez mi?. Tek koluynan yetemez ağır işlere, su getiremez diğer gadınlar gibi
EMİNE- Doğru ya.
(Utangaç susarlar biraz)
EMİNE- Kazım ağamla dövüşmüşsün..
HASAN- O da bizim ahırımızı yaktı.Tek ineğimiz yandı Emine.
EMİNE- Ben çok üzülürüm bu kan davasına Hasan.Keşke hiç olmasaydı.
HASAN- Biz ne yapabiliriz ki? Bizde gelip gelip hasmını arkadan vuracak erkek bile yok.Bir ben kaldım.Ben de istemem bu kan deryasına az daha kan akıtayım.Hiç istemem.Sen söyleneceksen sizinkilere söylen. Damımızı yaktı içinde tek bi baş malımızla Evimiz ocağımız yanacaktı neredeyse.
EMİNE- Ağam da yanlış yapmıştır.Sen de.Hiç sonu gelmiyor bu yanlışların.
HASAN- Emine.
EMİNE- Söyle Hasan.
HASAN- Ben sana çok şey söylemek isterim Emine.Hep güzel şeyler.Hep kurarım kafamda, hep gelirler dilimin ucuna kadar, ama bir türlü diyemem.
EMİNE- Deme zaten.Biz birbirimizin kanlısıyız Hasan. Deme bana hiç birşey.
HASAN- Kim koymuş bu yasağı? Bu adil midir?Ben seni sevmek isterim Emine?
(Sertçe Ayşe'nin sesi duyulur)
AYŞE- Olmaz böyle bir şey.Cesedimi çiğnesen de olmaz Hasan...Emine çekil git yoluna kızım.Benim oğlumla yanyana gelme.
(Ayşenin elinde bir, yanındaki Meryem'in elinde iki su kovası vardır.Çeşmeye su almaya birlikte gelmişlerdir)
EMİNE- Ne desen haklısın Ayşe gadın.Bizim aile sizin aileye çok etti.Yüzüne bakamam, ama bunda biz kadınların suçu yoktur.. Halil amcam, Kazım ağam, törelere uyup her türlü eziyeti reva görmekteler . Erkeklerin savaşıdır bu.
AYŞE- Git derim Emine.Bak kova da dolmuş.Al git haydi. Oğlumun aklına girme, bak ne güzel dersin töre diye. Töreler kan yazmıştır. Bunca sene can yazmıştır . Var git evine kızım.
EMİNE- Ben de Hasan'a bunu derim, lakin anlamaz, anlamak istemez.Bilirim yanlıştır ama,geçmez bu öfke.Memnun değilim bu kinden, yanlış düzenden.Ama ben de çaresizim.Hepimiz çaresiziz.Uzak geçin bizden, birbirimizin yoluna çıkmayalım ki canlar yanmasın.Giderim şimdi varın sağlıcakla kalın yine de…
(Emine kovalarını alır gider, Hasan arkasından bakar.Meliha da Hasan'a dikkatle bakar)
AYŞE- Eve giderim Hasan.Ve seni beklerim.geleceksin konuşacağız.Anladın mı? (Ayşe elindeki kovayı bırakır.Döner gider.Meliha ve Hasan çeşme başında yalnız kalırlar.)
MELİHA- Sen Emine'yi mi seversin Hasan? (Hasan cevap vermez) Sana derim Hasan.Cevap ver bana.(Hasan yine cevap vermez).. Demek oydu ha.Ben de hep merak ederdim bu Hasan sevmek nedir bilmez mi diye?
HASAN- Bu sevmek midir bilmem ki.Almaz şu kafam Meliha.Böyle bir şey midir sevmek?
MELİHA- Anlatayım sana o zaman.Sevmek, o geçer de görürüm diye pencerenin önünde beklemektir Hasan.Bir dantel örneği istemek için evine gidip, sonra gizliden gizliye onun bir gömleğini çalıp saklamaktır.O gömleği sabaha kadar koklamaktır.
HASAN- Gömlek dedin de aklıma geldi.Benim bir mavi gömleğim........(Hasan anlamıştır.Çok şaşırır.susar.Meliha başını önüne eğer)
MELİHA- Sevmek, sevdiğinin anasını ana bellemektir.Evini evi bellemektir Hasan.Sevmek, sevdiğine su taşıyıp da, o bu suyu içecek diye gururlanmaktır.Sevmek kendini sevdiğinin yoluna sermektir.O akılsız kafan aldı mı şimdi?(Meliha gitmeye kalkar, bir anda biri girer, onunla çarpışır..Durur.
Bu Halil ağadır.)
HALİL AĞA- Lan Çolak Ayşe'nin dölü.Sen benim oğluma ne etmişsin öyle?
HASAN- Oğlun ahırımızı yaktı Halil ağa.Minnettar mı kalacaktım?Sen kendi yaptıklarınızı görmez misin?
HALİL- Ulan ben bunu senin yanına kor muyum sanırsın?.
HASAN- Senden korkum yok.Ölmekten korkum yok.İşte buradayım.Yap ne yapacaksan.
HALİL- O sebepten burdayım zaten.Sonun geldi köpek soyu.(Halil ağa tüfeğini Hasan'a nişanlar.Bir anda Meliha kendini Hasan'a siper eder.Halil ateş eder.Meliha'nın çığlığı duyulur.)
MELİHA- Hayır...(Meliha vurlur)

Sahne kararır.

Sahne aydınlanır.

5

(Hasan-Ayşe Hasan'ların evinde hiç konuşmadan oturmaktadırlar.Meryem odada bir aşağı bir yukarı dolaşmaktadır.)
MERYEM- Ben diyeceğimi dedim bacım.Sizin bu kan davanız benim evladımı da alacaktı.Bir daha ne ölüme, ne ölünüze.Uğursuzsunuz siz.Çekin gidin bu köyden.Beni de yakacaktınız
AYŞE- Etme bacım.Bizim günahımız nedir? Biz mi çektik silahı? Biz ne ettik?
MERYEM- Meliha, size sokulmanın, sizi sevmenin bedelini ödedi.Sizin uğursuzluğunuz bizi de sıçradı
HASAN- Ana bir şey deme.Kadın acılı.Bırak yüreğini döksün.Söyle Meryem ana, ben bilirim konuşmamak ne ağır yüktür.Bağır çağır, dersen de sözümüz olmza sana.Ama anama bir şey deme.Ne öfken varsa bana dök.Onun günahı yoktur.
AYŞE- Senin de yoktur Hasan'ım.Bu kin başladığında sen dünyada bile yoktun.Ben bile yoktum.Kan davasını başlatan dedelerimizin kemikleri bile kalmadı artık, ama öfkeleri hep taze kaldı.Ortadaki bütün günah onlarındır.
MERYEM- Eğer kızım ölseydi, iki cihanda elim yakanızda olurdu Ayşe bacı.Size komşuluk hakkımı helal etmezdim. Bir daha kapımı çalmayın.Ben de gelmem size.Hasan, sen de karşıma çıkma.Bundan böyle komşum değilsiniz.
(Meryem açar kapıyı, çıkar gider)
(Ana oğul bir süre susarlar)
HASAN- Ana affet beni.
AYŞE- Senin ne günahın var ki oğul? Sen ne yaptın ki?
HASAN- Gencecik kız benim yüzümden neredeyse ölüyordu(Hasan ellerini yüzüne kapatır.Ayşe gelir, elini oğlunun omuzuna koyar)
AYŞE- Ağlama Hasan'ım.Senin günahın yoktur.O tüfek o kızcağıza çevrilmemişti.Tüfeğin önüne siper olmak kendi isteğiydi.
HASAN- Bu nedendir ana?
AYŞE- Sevmek işte böyle bir şey Hasan'ım.
HASAN- "Sevmek kendini sevdiğinin yoluna sermektir." dediydi bana.O beni sevmiş mi yani?.Ben bunu nasıl bilemedim.(Anasına sarılır)
AYŞE- Yaa gördün mü bak. Sevmek ne yüce duygu görüyor musun Hasan?
HASAN- Öyle de….Ama ben Meliha'yı bacım gibi görürüm.
AYŞE- Bak Hasan.Bugün konuşamadıydık seninle.Şimdi söyleyeyim.Kabakoğullarının Emine'yle sakın bir şeyini duymayayım oğlum.
HASAN- Kin gütme diyen sen, Emine'ye gelince bana kin tutmayı mı öğütlersin ana?Bu ne iştir böyle.
AYŞE- Her kimi sevsen başımın tacıdır Hasan'ım.Ama Emine olmaz.Yer yarılsa, dünya yıkılsa, iki cihan bir araya gelse Emine yasak sana. Bunu böyle belle.
HASAN- Ya gönlüme söz dinletemezsem?
AYŞE- O zaman sana sütümü helal etmem oğlum.(Oğlu susar.Ayşe devam eder)Gidelim mi buralardan Hasan.?
HASAN- Nereye ana?
AYŞE- Nereye olursa.Baba toprağıdır dedik, dayandık bunca yıl.Ama artık sen de yoruldun, ben de.Gidelim artık sen de razıysan.
HASAN- Bilmem ki.Düşünelim bunu uzun uzun.Yanlış bir şey yapmayalım anam.(Kapı vurulur.Hasan koşup açar)
(Kapıda Meliha görünür.Bir kolu, bir tülbentle boynuna asılmıştır.Ayşe koşar kıza sarılır)
AYŞE- Kınalı kızım, nasılsın?
MELİHA- İyiyim Ayşe ana geçti.
HASAN- Benim yüzümden oldu affet neolur.
MELİHA- Kızmadım ki affedeyim.Oldu bitti, geldi geçti.üzülme sen! Sen in üzülmen o gurşundan daha çok canımı acıtır benim Hasan..
AYŞE- Annen bilir mi buraya geldiğini? Sonra sana kızmasın kızım?
MELİHA- Evden çıkarken öyle şeyler dedim ki anama, hiç bana kızacak hali kalmadı.Utandı size ettiği sözlerden.
HASAN- Ben bildim.Muhakkak benim anam gibi konuşmuşsundur. O da öyle laflar eder ki, insanı kendinden utandırır.(Gülerler)
AYŞE- Ben hepimize birer ayran çırpayım.Siz oturun, hemen getiririm.
MELİHA- Ben yapardım Ayşe ana.
AYŞE- Bugün sen de benim gibi tek kollusun kızım.Hem de hastasın, otur biraz.Başka zaman yardım edersin yine.(Ayşe çıkar)
HASAN- Meliha, ben sana kötü bir şey olmadığı için çok sevinçliyim.Allah biliyor çok dua ettim ölme diye.
MELİHA- Ölsem çok üzülür müydün?
HASAN- Deli deli konuşma kız.Ben dururken sana mı yakışır ölmek?Allah etmesin.Birimize bir şey olacaksa, Allah seni esirgesin, bana versin belayı.
MELİHA- Tövbe de.Ben o zaman da kahrımdan ölürüm.
HASAN- O zaman anlaşalım, hiç birimize bir şey olmasın.Hepimiz rahat duralım olur mu?(Çocuk sever gibi Meliha'nın başını okşar, saçlarını karıştırır)Sağol can kız.Ben sana bir hayat borçlandım.
(Kapı vurulur.Hasan koşup açar.Gelen, Meliha'nın annesi Meryem'dir.İçeri girer)
MERYEM- Anan yok mudur Hasan?
AYŞE- (Elinde ayran bardaklarının olduğu tepsiyle girer) Geldim geldim.Hoşgelmişsin Meryem bacım.Geç şöyle.Otur.
MERYEM- Af dilemeye geldim bacım.Bu kız (Meliha'yı işaret eder) aklımı başıma getirdi.Acı konuştu bana.Düşündüm düşündüm kendimden utandım.Affet deminki sözlerim için.Şaşkınlığıma ver.İnsan evladı için çok korkunca, ağzını dilini tutamıyor işte.
AYŞE- Sen canını üzme Meryem bacım.Biz sana kızmadık, kırılmadık.Hatta biz artık size bir can borçluyuz.Ne desen de, ne etsen de, biz sizi sevmekten hiç geçmeyiz .
(İki kadın birbirlerine sarılırlar.Sonra da birbirlerinin çocuklarına sarılırlar.)

Sahne kararır.

Sahne aydınlanır.

6

Köy kahvesi, geri planda çay ocağı, ön planda 3 masa, etrafında köylüler, çaycı elinde askılı tepsi sahneye hasan gelir
HASAN-Selamunaleyküm ağalar
Oturanlar –aleykumselam , aleykumselam hasan
HASAN- Kahveciye döner(Hele bi çay ver ağam)
KAHVECİ- Hemen geliyor Hasan
AHMET- Geçmiş olsun Hasan, Halil ağa sırayı şaşırdı herhal, kan dökme sırası sendeydi
İSMAİL- Eee baktı Halil ağa Hasan'ın sırasını savacağı yok, oda Hasan'ın sırasını alıvermiş (bir kısmı gülüşür)
MUSTAFA- (arka masadan)Almış almasına da, Hasan yerine Meliha kızı vurmuş, Hasan da Meliha'nın arkasına saklanıvermiş (gülüşmeler artar)
Kaveci hasanın çayını getirir, Hasan söylenenleri duymamaya çalışır
HASAN- Yeterin ağalar, yeterin kardaşlar, sizin hepinizde ev dam, mal mülk, çor çocuk, kardaş baba her şeyiniz tam. Ya ben öyle miyim? Benim anam çolak Ayşe.Su getiremez, tarlaya tapana gidemez.Bir bana bakar.Karşımdaki kan davalım koskoca köy ağası.Bilirim törenin ne dediğini.Amma velakin anama kıyamam.Başka bir çaresi yok mudur bunun? Siz deyiverin bana…
(Kimi başlar yere düşer, boyunlar bükülür Hasan konuşurken, çoğunluk dinler)
AHMET- Bu hususta hüküm açıktır Hasan.Kana karşılık kan gelir.Ama dediklerin de doğrudur.Bu konuda törelerimizin bir söz sahabı vardır oda hoca Mennan dır, varmak gerek,sormak gerek
İSMAİL- Ağam doğru söyler, hocamız bu hususta icazet verirse ne ala, yoksa icazeti kan belirler, baban mezarında bekler durur
AHMET- Bekler ki yatamaz yerinde gariban, kanına kan bekler, hani nerde?
MUSTAFA- Kan gelmez, kan yoktur, yerine bıraktığı oğlu Hasan, eksik etek ardında sinmiş gibi durur…
HASAN- Hoca efendiyi besleyen bu töreler değil midir, hoca efendi sümme haşaa Rabbin aleminden mi almıştır bu yetkiyi?
MUSTAFA- sus Hasan! Şimdi de kendi derdine deva olacak törelerimizin bekçisi hoca efendimize mi dil uzatırsın? Bu köy neden burada? Hoca efendimizin yüzü suyu hörmetine.. Sen neden buradasın? Hoca efendimizin yüzü suyu hörmetine. Sus Hasan sus…
AHMET- Hoca efendimizin kararına uymak gerek, hem geride kalanları Allah korur gözetir hiç tasalanma…
İSMAİL- Hem bak Gara Yusuf'un garısıyla 1 çoçuğu kaldı kimi kimsesi yoktu onları bile aldı himayesine Allah razı olsun hoca efendimizden
HASAN- Aldı da kendine zevce yaptı emmi, doğru mudur bu?
İSMAİL- Nikahsız bir kadınla bir erkek aynı dam altında kalması caiz değildir.Ya ne yapaydı, günahamı gireydi, yoksa sokakta aç mı bırakaydı dulunan yetimi?
(Diğer köylülerde doğru, iyi yaptı diye desteklerler)
HASAN- Varıp gitmek, icazetini almak şarttır dersiniz he mi ağalar?
AHMET- Biz demeyiz Hasan can, bunu biz değil, köyümüzün kurulduğundan beri bizi terk etmeyen törelerimiz der., köylük yerde töre devletin şeherdeki ganunudur

Sahne kararır.

Sahne aydınlanır.

7

Oda içidir ortada baş köşede başında takkeli cübbeli hoca oturmaktadır, arkasında Arapça yazılı dini motifli bir duvar halısı yerde kilim sağ ve solunda minderler sol tarafında bir mürit dizlerinin üzerinde oturmaktadır
(Bir adam içeri girer.)
HOCA- Giiir
SABRİ- Çolak Ayşe'nin oğlu Hasan gelmiştir hoca hazretleri
HOCA- Sonunda o da eteğimize yüz sürmek için geldi öyle mi?
SABRİ- Şükür hoca hazretleri
HOCA- Al bakalım içeri, neymiş maruzatı desin bakalım, bir derman oluruz inşallah
(Adam dışarı çıkar Hasan'la birlikte geri döner,Sabri elleri önde kavuşmuş baş yerde bekler, Hasan ortada hocanın karşısındadır, )
SABRİ- (oturan) Evvela şıh hazretlerinin cübbesinin eteğini, sonrada elini öpesin ki derdine derman isteyesin Hasan.Edep erkan almamışsın belli
HASAN- (tereddütlü) Kusura galman hoca hazretleri (yaklaşır diz çöker karşısında cübbesinin eteğini tutar biraz bekler isteksizce öper, sonra uzanan elini tutar yine isteksizce öper, geri çekilir)
HOCA- Hasan sensin demek, en son gördüğümde edep erkan öğrenmen gereken çağdaydın, lakin gelmedin ocağımıza
HASAN- Hoca hazretleri Anam
HOCA- Sus,(biraz sinirli) burada eksik etek kadının adı bile destur çekilerek anılır, anan dahi olsa..Yoksa anan sümme destuuur göndermemiştir biliriz. Şimdi de bakalım nedir Allahın izniyle derman olmamızı istediğin derdin?
HASAN- Zatı hazretleriniz tarafından da malumdur ki aramızda Halil ağayla kan vardır, babamı öldürtmüş anamı dul. beni yetim bırakmıştır
HOCA- (sakalını sıvazlar)Babanın kanını almak için icazetimiz mi hasıl olmuştur? (oturan müridine bakarken keyif alır)
HASAN-Yok hoca hazretleri, demem o ki
HOCA- Nedir demek istediğin söyle hadi
HASAN- Bu kan davasına bir son vermek gerek derim ben hoca hazretleri. Şimdi ben Kabakoğulları'ndan birini vursam mapusa düşsem bana kim bakar mapusta? Tek kollu anama kim bakar? Kimiz kimsemiz yoktur, siz bi araya girseniz de bu düşmanlık bitse olmaz mı hoca hazretleri?
HOCA- (Hiddetle) Olmazzzz, bunca senelik töremiz kana karşılık kan emreder, kan olmazsa baban cennet kapısı yerine ahret azabında kimsesizler cehennemine atılır.. Dünyada babasına atasına zulmedenler köyümüzden yedi köy ötelere sürülürki değersiz nefeslerinin zerresi bile köyümüzdeki şerefli kullarımıza nüfüz etmeye ..(eliyle oturmasını işaret eder, Hasan oturur sol tarafa)
HASAN-Başka çaresi yokmudur hoca hazretleri? Zatı müstesnanızın düzeltebileceğini söylediler…
HOCA- Hele bi ayran içelim, Serpo!!! Hele ayran getirin ( seslenir)
HASAN- Ya bize kim bakar hocam, ya anacığıma kim bakar? Zer zebil olur fukara buralarda ..(Hoca yerden bir tesbih alır, sanki bana ne der gibi Sabri'ye doğru bakar,)
HOCA- Sana mapusta devlet bakar elbet, ananın kaderi yazgısı neyse o olur, ister başka bir yere gider, ister gelir himayemize girer ..( o sırada çarşaflı bir kadın elinde tepsiyle içeri girer ayranları getirir, Sabri alır elinden dağıtır …)
HOCA-Aha bak Serpo'ya, gocası mapusta, aldık himayemize hem hizmet eder bize hem her bi eksiğini tam etmişiz ..( Kadın sessizce çıkar.Hoca Sabri'ye bakarak gülümser manalı manalı, sakalını sıvazlar )
HASAN- Başka yolu yoktur diyorsun yani hoca hazretleri öyle mi?
HOCA- Başka mümkünatı yoktur, hüküm kesindir, icazet bu yöndedir, büyük atam hoca Hüdavendigar hazretlerinden bu yana hüküm böyle tecelli etmiştir
HASAN-Eh bana müsaade artık hoca hazretleri
HOCA- Hadi gazan mübarek kanın kademli olsun
Hasan çıkar,

Sahne kararır.

Sahne aydınlanır.

8

Halil ağanın evi.Halil ağa yer minderinde oturmuş tesbih çeker.Kazım odada bir aşağı bir yukarı dolaşmaktadır.Ağanın kızı Emine girer.Çay ikram eder amcasıyla Kazım'a.Kendisi de bir köşeye oturur.)
HALİL- Otur artık dolaşma, başım döndü.
KAZIM- Sıkılırım baba.Hiç bir yere sığamam.Bir sıkımlık canı var, hala kafa tutar bana.Sinirimden kendi kendimi yerim.
EMİNE- Kanlımızdır, ama oğlanın da sebepsiz sataştığı yok ağam.Sen zorla dellendirirsin. İlla birinize bir şey yapıp vursun da ciğerimiz mi yansın? Atasız mı kalalım yoksa ağasız mı deyin hele?
KAZIM- Sus kız.Sen bizden yana mısın domuzdan yana mı?
EMİNE- Barıştan yanayız ağam. Bak şurada ne güzel aileyiz.Başımızda amcam var.Onlar bir garip ana oğul.Elde yok avuçta yok, zaten Allah vurmuş bir de sen vurmaya doyamadın.Yeter artık abi, sizin yüzünüzden insanlığımdan utanırım artık.
HALİL- Emine senin dilin fazla uzadı bu aralar.Hiç hoşuma gitmez bu hallerin.
EMİNE- Amcam, güzel amcam.Dava kan davasıysa, en son biz kan aldık.Şimdi sıra onlarda.Ama bir şey yaptıkları mı var? Çekip birinizi vursun diye damarına basıp durur, oğlan saldırmadıkça buna bile kızarsınız. İlla ciğerimiz mi yansın?
HALİL- Senin aklın ermez. O sülalenin kökü kurumadan bu dava bitmeyecek.Bir Hasan kaldı.Onun da yakındır babasına kavuşması.
KAZIM - Yakındır elbet.Ben alacağım o pis canını.Ben bitireceğim bu kan davasını.
EMİNE- Kan davasının bitmesi için asıl emek eden Hasan'la anasıdır Kazım abi..Bak susuyor oğlan, almıyor babasının öcünü.Artık bu akan kan dursun diye başı yerde geziyor.Böyle bitirilir bu anlamsız.Sizin yaptığınız gibi değil.
HALİL- Emine keserim o dilini sus.
KAZIM- Geçenlerde hoca efendiye gitmiş icazet istemeye. Bitsin bu kan davası ben vaz geçtim diye. Bak hele uyanığa, güya biz tetikte gezmeyeceez o da bize yanaşıp bitirecek. Kanar mıyım ben bunaaa (hırslıdır)
EMİNE- Bak kendin dedin.Bitsin istemiş .Ya siz?Neden sürsün istersiniz?.Bu savaşın ucu bana da dokunacak.Sen Hasan'ı vurup Çolak Ayşe'yi evlatsız bırakacaksın da, ondan sonra Çolak Ayşe boş mu duracak? O da benim sevdiklerimden birini alacak.
KAZIM- Baba bunu sen mi susturacaksın, ben mi susturayım?
HALİL- Dur oğul. avrat akıllıdır, aklı bu kadar işte.Anlamaz erkek gururu nedir.Bunun gibilere kalsa, dünyadaki bütün insanlar elele tutuşup birbirlerine sevgi saçsın isterler.
EMİNE- Sevgi saçmak, kurşun saçmaktan kötü müdür baba?Bak kendin dedin.Sevgi dedin.Sevgi kanatmaz, sevgi can acıtmaz.Sevmekten kötülük gelmez.
KAZIM- Nerden öğrenir bu yarım akıllı bu lafları?Neden konuşturursun baba?
HALİL- Şimdi iyice belledim aklının yetmediğini.Sus Emine.Beni öfkelendirirsin..Kan davası şereftir, görevdir.Erkek işidir.Baba borcudur.Senin gibi yarım akıllıların anlayacağı dava değildir.Topla şu bardakları da çekil git gözümün önünden.Bir daha söz hakkın yoktur.Çık.
EMİNE- Hangi dediğim kötüydü amca?Fenalık istememek suç mudur?
KAZIM- Babam sana sus dedi.
HALİL- (Kükrer) Çık derim Emine.(Emine boynunu büker, çıkar.)

Sahne kararır.

Sahne aydınlanır.

9

(Önce Emine vardır çeşme başında.Sonra sahneye, elinde kovalarla Hasan girer.Çeşme başına gelir.Sırasını beklemeye başlar.)
EMİNE- Hasan ?
HASAN- Buyur.
EMİNE- Şey.Meliha bacı nasıldır ? Omuzu iyi oldu mu?
HASAN- Oldu oldu.İyidir Meliha bacı.Daha da iyi olacak.
EMİNE- Kendini sana siper etmiş.Bunu neden yaptı?
HASAN- Çocuk işte.Kendince korumak istedi herhalde.Ama neden sorarsın bunları? Yapmasa mıydı?
EMİNE- Yok yok.Allah bin kere razı olsun ondan. Ama bilmek istedim nedendir diye.
HASAN- Neden olacak.Bir karış bebelikten beri kardeş gibi büyümüşüz.Sever elbet beni.
EMİNE- Kardeş gibi değil mi?
HASAN- Elbet kardeş gibi.Başka ne olacak ki Emine?
EMİNE- Doldu benim su.Gideyim.Allaha emanet ol Hasan.(Hasan Emine'nin kolunu tutar)
HASAN- Biraz daha dursan Emine.
(Sahneye Halil ağa ve Kazım girer.)
HALİL- (Kükrer) Emine!!! (Hasan hemen elini çeker)
EMİNE- Valla bir şey yok amca.Tamam giderim eve.
HALİL- Ne koşur bu it seninle?
HASAN- Doğru konuş ağa.
HALİL- Bana bak…
KAZIM- Dur baba.Bunu bana bırak.Sen Emine'yle ilgilen.
EMİNE- Bir şey etmedi çocuk derim.
HALİL- Yürü eve.Bundan böyle su almaya sen gelmeyeceksin.
EMİNE- Gitmem ağa.Bire karşı iki kişisiniz.Silahı yok.İzin vermem kötülük yapmanıza.
HALİL- Yürü kız.
EMİNE- Gelmem dedim.Bırak kolumu.
(Kızın kolundan tutar, ite kaka götürür sahneden çıkarlar.Hasan ve Kazım yalnız kalır)
KAZIM- Anan yok, Meliha bacı yok., Emine gitti.Bakalım şimdi kim kurtaracak seni elimden.
HASAN- Duran insana köpek bile saldırmaz .Çek git.
KAZIM –Gitmezsem ne yaparsın?(Kazım Hasan'ı itip kakmaya başlar)
HASAN- Git ulan belanı başkasından bul. (Hasan kendini korumaya çalışır.İtişme başlar)
KAZIM- Vur bana.Haydi vur da göreyim.(Bu itiş kakış sırasında Hasanın bir ani vuruşuyla Kazım sendeler, yere düşer, başını yere çarpar.Hasan bekler, ama Kazım kalkmaz yerinden)
HASAN- Ne oldun ? Neden kalkmazsın? Yer çok mu rahat geldi? Yastık da ister misin?(Eğilir bakar.) Allahım! Kan! Kafası kanar!Kazım kalk.Eyvah ben ne yaptım böyle? Kazım cevap ver lan.(Etrafına bakar) Yardım edin! Kazım kalk derim.(Panik yapar, telaşlı hareketler yapar.Yukarı bakar) Allahım sen de gördün ben ona vurmadım bile.Gördün değil mi? Kafasını taşa çarptı.Ben şimdi ne yapacağım?Kimse yok mu? Yardım edin.(Yeniden eğilir, Kazıma bakar.) Bana şimdi kim inanır.Yandım ben. Yandım ki ne yandım.Yardım edin derim.Kimse duymaz mı beni be?

Sahne kararır.

Sahne aydınlanır.

10

(Sokak sahnesi.Ayşe kapı önündeki merdivenlerde oturmuş beklemektedir. Elini gözlerine siper edip uzaklara bakar)
AYŞE- Hey deli oğlan.Nerde kaldın.İlle çocuk gibi peşinde gezdireceksin, kendini arattıracaksın.(Meryem, elinde bir kağıtla girer)
MERYEM- Ayşe bacım müjde! Sonunda geldi senin oğlanın askerlik kağıtları.Muhtar verdi şimdi.Hadi gözün aydın.
AYŞE- (Kağıdı alır) Ver bakayım.Ne yazar acep burada muhtar dedi mi sana?
MERYEM- Dedi dedi.Kasabadaki askerlik şubesine gidecekmişiniz önce.Gerisini orada deyivereceklermiş.
AYŞE- Çok şükür.Şimdi oğlumu nereye yollayacaklarsa ben de giderim peşinden.Daha da dönmeyiz buralara.Çok şükür artık huzurla yaşayacağız.
MERYEM- Ben seni çok özlerim komşum.Ama bilirim ki yüzünüz gülecek, o zaman sevinirim.Yalnız, Meliha'yı ne edeceğiz? O pek düşkündü size.Çok üzülecek.
AYŞE – Ona da deriz yolunca yordamınca.Bizim iyiliğimizi ister Meliha. Yüzümüz gülsün ister.
MERYEM- Doğru dersin komşum.Hadi sen kal sağlıcakla, ben de gidip Melihaya diyeyim.Geliriz sonra oturmaya.
AYŞE- Gülegüle komşum.Sağolasın. (Meryem çıkar.Ayşe yeniden merdivenlere oturur.Elindeki kağıdı evirir çevirir.Bakar bakar anlamaz yazılanlardan)
(Sahnenin dışından önce bir tüfek sesi, sonra da Meryem'in çığlığı yükselir)
MERYEM- Ayşe yetiş!! Ayşe koş.Hasan! Hasan'a kıydılar Ayşe.
AYŞE- Ne? Hasan' mı?
(Ayşe de telaş ve korkuyla sahneden fırlar.)
AYŞE- Hasannn!!!!!!

Sahne kararır.

Sahne aydınlanır.

11

(Köy kahvesi dekoru. Sırtına Hasan'ın cesedini yüklemiş, zorla yürüyerek Ayşe girer sahneye)
AYŞE- Halil ağa. Halil ağa. Neredeysen bak bana.Çık karşıma Halil ağa! !
(Kahvedekiler ayağa kalkarlar.Sessizce ve şaşkın dövünmaya balşlarlar))
AYŞE- Gel buraya soysuz...Çık diyorum sana alçak....Halil ağaa!
-vah vah vah.
-Hasan değil mi o sırtındaki?
-Yazık olmuş çocuğa.
-Eyvah eyvah gitti fidan gibi delikanlı
AYŞE- Halil ağa çık karşıma derim.Sana bir emanetim var.Fare gibi saklanma.Buraya gel.Sana diyeceklerim var.(Etrafındaki köylülere bakar) Halil ağayı bulun bana.Söyleyin gelsin.Sizler de gelin.Hepiniz duyun.Halil ağayı buraya getirin derim! ! ! ! !
AHMET- Ağa geldi.
HALİL- Ne bağırırsın Çolak Ayşe? Sen kim olursun da beni ayağına çağırırsın? (Sırtındaki cesede bakar) Ne gezdirirsin bunu sırtında? Dellendin mi lan?
(Sahnede toplanan köylülerin sayısı artmaya başlar.Meliha ve Meryem girer.Meliha annesine sarılıp ağlamaktadır.Başka köylüler girer.En son Emine girer.)
EMİNE- Ayşe bacı? Aman Allahım! Hasan mı O?(yere çöker kalır)
HALİL- (Emineye bakarak.)Defol ulan eve. Sen de ne diyeceksen de deli karı.Acına veriyorum, yoksa seni de oğlunun yanına gönderirdim bana böyle sesini yükselttiğin için.
AYŞE- Köylünün başbelası Kabakoğullarının Halil ağası. Bak sana kimi getirdim.(Sırtındaki cesedi yere bırakır)
HALİL- Bana niye getirdin? Bana ne senin oğlundan? Var git yoluna. Bitti benim sizinle işim.
AYŞE- Sen şimdi kazandın mı zannedersin? Yok öyle.Asıl ben kazandım Halil ağa..
HALİL- Ne anlatırsın deli karı,şimdi de aklını mı yitirdin?
AYŞE-Benden bir can gittiyse senden iki can gitti.. Sen bana dere boyundaki söğütlükte saldırmıştın.Yeni gelindim o zamanlar..Şu kolumu kaç yerden kırmış, sakat bırakmıştın döve döve..Hatırladın mı?
(Herkes şaşkın şaşkın birbirine bakar)
HALİL- Yalaaaan yalan söylüyor bu yalaaaan!....
AYŞE- Ne yalanı Halil ağa?? Hani döve döve tecavüz etmiştin bana.. İşte o günden bana hatıra kaldı bu çocuk.Bu senin çocuğundur..Al oğlunu.Göm ötekinin yanına...Ve sonra da otur düşün bakalım..Kim kaybetti bu kan davasında? İşte sana, gidenin yerine bir evlat..Ama o da ölü..Sen öldürdün ..Bitti bu kan davası.Ben kazandım.Beenn
Oyunu oynamak için izin alınız:
illedetiyatro@gmail.com






-
-
-
-