27 Kasım 2011 Pazar

Benim arkadaşlarım hamarattır..

Sevgili Selma' nın bu şapkalarını o kadar beğeniyorum ki..Bunlardan 5-6 tane var Selma' da..Her biri ayrı renk ve ayrı güzel...


Hakikatten de siyah-beyaz-kahve-lacivert-gri-vs. hepsi de birbirinden şık..


Zaten sevgili Selma hep çok şıktır..


Yine Selma kreasyondan


Her rengi güzel ya bu şapkaların..


Ve yinebir başka gün, Selma ile birlikteyken, O yineçok şıktı...


Bere ve atkıdaki zerafete, ve rengin harikalığına bakar mısınız?


Ve yumuşacık bir iple örülmüş..Ben çok beğendim..


Benim arkadaşım hem zevkli, hem de hep şıktır..


Bu da, bir diğer arkadaşımın ördüğü süeter..


Çapraz iplerle bağlı kısım, sırt kısmı..
Ön kısmında ise güzel bir gül var..
Çok değişik bir süeter modeli bu..


Ve, sevgili Gülşen' den bir kazak yenileme..


Dümdüz bir kazağına, iki parça kurdele ile renk ve hareket vermiş..


Ve düz, sade kazağı gayet hoş olmuş.Kurdelelerin renkleri de çok güzel yakışmış..
Ellerine sağlık Gülşencim..


Ve bir şall...
Bu benim hayatımda gördüğüm en ağır, en zor, en harika örgü modeli..


İpi de çok güzel, modeli de..Bittiği zaman köpük gibi görünüyor.


Bitti ama daha saçakları yapılacakmış.
Daha sonra saçaklı halinin de resmini çekip buraya ekleyeceğim..




Ha, bu arada, daha bu sayfaya ekleyeceğim örgü örnekleri var..Onları da ara ara sayfanın devamına ekleyeceğim..
Sevgiyle kalın sevgili dostlar...

-
-
-
-
-
-
-

21 Kasım 2011 Pazartesi

Oyuncu arkadaşlar; bakın size ne göstericem :)

Arkadaşlar bakın minicik bir tiyatro salonu..
Bu bir minyatür çalışması..
Bu gördüğünüz salon var ya, aslında miniminnacık bir sanat eseri..
Eserin ustası, benim can dostum Özden Ceyhan..
Diğer eserlerini burada görebilirsiniz.
Aşağıda göreceğiniz maket tiyatro çalışması da, bir dost sohbetinden sonra yapıldı.
Ben şimdi bu güzel çalışmayı, bizim oyuncu arkadaşlar için gururla paylaşıyorum..


Son yapmış olduğum bu minyatürüm tüm tiyatroya emek verenlere ve tiyatro sevenlere ithaf olunur..( onlar kendilerini biliyor)....:))))











Şimdiii, bizim oyuncu arkadaşlara diyorum ki:
Bakın, sahneye çıkan yan merdivenler, perdenin şekli, spotların yerleri aynı bizim sahnemizdeki gibi.
Arkadaşlar, sokak sahnelerinde sahne girişi sağdan olacak.Ev sahnelerinde ise soldan..
Oyun sırasında sahnenin bir tarafına yığılmayalım..Sahnenin tamamını kullanalım..
Işık ve ses kumanda masasını sahnenin en sol kenarına yerleştirelim..
Ayy ne güzel ya, buradan ne güzel bakarak karar verilir di mi yerleşim konusunda :))
Ellerinize sağlık Özden dost :)
Oyuncu arkadaşlar, Özden dost' un hepinize selamları var :)

-
-
-
--

20 Kasım 2011 Pazar

Gülşen' in boyunluklu beresi

Daha önce de bir çantasını paylaşmıştım sevgili Gülşen' in...
Tekrar görmek isterseniz tıklayın lütfen...
Gülşen' i kendime benzetiyorum..Onun da elinden her iş gelir.Hatta benden daha yeteneklidir, çünkü o dikiş de biliyor.Bilirsiniz ben boş durmayan, marifetli, çalışkan insanları çok severim.
Bakın bugün üzerinde ne kadar tatlı bir aksesuar vardı..Dayanamadım, hemen resimledim.


Bunu kendisi örmüş sevgili Gülşen..Tek parça oluşu çok hoşuma gitti..
Ayrı ayrı sevmiyorum ben..Bereyi bulsam, boyunluğu nereye koyduğumu hatırlayamam.Boyunluğu takmak istesem, bereyi bulamam..Böyle gayet güzel, ikisi bir arada...


Nasıl örüldüğünü anlamışsınızdır.Sanırım ben bile anladım..Bu, aradaki bantla birleşiyor iki parça.


Sizler için taksın mı gülşen?
Hadi bir de üzerinde görelim.


Rengi de çok güzel di mi canlar?


Ellerine sağlık Gülşenciğim, iyi günlerden kullan..



Gülşen ve benden selam ve sevgiler :)
-
-
-

15 Kasım 2011 Salı

Harıl harıl çalışıyoruz :)

Oyuncularımızın şekerliğine bakar mısınız?
Cidden harika bir kadro bu..
Ve harıl harıl prova yapıyoruz..






6 Kasım 2011 Pazar

Figen abla'nın trajik hayat hikayesi !!!!!!!!!!!!

Efendim kendisinin bu dünyaya ait olmadığı bir gerçektir...

Güneş sisteminin en ücra gezegenleriniden birinde dünyaya geldiği, fakat annesinin onu doğurduğuna pişman olduğu, ama o gezegende Figen' i bırakabileceği bir cami avlusu bulamadığı için,bizim dünyamıza gelerek, Erzurum' daki Muratpaşa camiinin avlusuna bırakıp kaçtığı rivayet edilir....

Figen, o gün bu gündür evinin arka balkonunda gizli gizli, bir uzay gemisi yapmaya ve doğduğu gezegen olan Kripton' a gitmeye çalışmaktadır...

Ailesini bulmak için tv.lerde ne kadar kadın programı varsa başvurmuş,  fakat Serap Ezgü ve Müge Anlı' nın programları vasıtasıyla   sadece öz amca oğlu Mustafa Topaloğlu' na , teyzesinin oğlu E.T'ye, ve özbe öz görümcesinin eniştesinin kayınçosu  olan Süpermen' e ulaşabilmiştir...

Bebekliğinde onu cami avlusunda bularak eve getiren aile,kundağını açıp da yüzünü görür görmez ilk olarak;

-''Iyykk..Çok çiirkinnn..''

şeklinde tepki vermişse de, daha sonradan ameliyatla bebeğin kuyruğunu, antenlerini aldırmış, ancak ondan sonra nüfus müdürlüğüne gidip, Figen'i nüfusuna geçirmiştir.

Öyle çirkindir ki Figen.Çocukluğunda ne zaman sokakta annesini kaybetse, bu yüzden polise gidip yardım istese, her seferinde polis Figen' in yüzüne şöyle bir bakıp;

-''Anneni bulmamız zor olabilir, çünkü saklanabileceği pek çok yer var..'' demiştir.

Zaten tesadüf müdür nedir, annesi ve babası sık sık Figen'i ormana, pikniğe götürmekte, her seferinde ne hikmetse orada çocuğu kaybedip, eve dönmektedirler..
Ama Figen,ceplerine doldurduğu çakıl taşlarını, geçtiği yollara bırakıp işaret koyma alışkanlığından dolayı her seferinde onları takip ede ede evinin yolunu bulmakta, ve nedense her eve dönüşünde, annesini ve babasını evde parti verirken bulmaktadır.

Çok parlak bir okul hayatı olmuştur..
Anne ve babası daha 6 yaşındayken onu Diyarbakır Üstün Zekalılar Okulu' nun bahçesine terk edip kaçmıştır.
Okul idaresi, çocuğu görür görmez korkmuş, başından defetmek için hemen alelacele bir diplom hazırlayıp, eline verdikten sonra Figen' i bir hademe nezaretinde trenle Bingöl'ün Genç ilçesindeki Genç Dehalar Okulu' nun bahçesine bırakıp kaçmıştır.
Genç Dehalar Lisesi müdürü,bu inanılmaz çirkinlikteki çocuğu görür görmez, okuldakilerin göz zevkini bozmaması için, derhal bir diploma hazırlatıp eline vererek, müdür yardımcısı ile birlikte Malatya'ya göndermiş, yardımcısına da Figen'i bir okul bahçesine bırakıp kaçmasını tembih etmiştir.

Bu böyle defalarca tekrarlanmış, her kayıt olduğu okulun idaresince iki günde eline diploma verilerek götürülüp başka bir üniversitenin kapısına terk edildiği için, daha 17 yaşına gelmeden Figen'in tam 57 tane üniversite diploması olmuştur.

Ve zaman gelmiş, artık gidebileceği başka üniversite kalmamıştır ülkemizde. O artık hem avukat, hem bilgisayar mühendisi, hem eczacı, hem kalorifer ateşçisi, hem hemşire, hem jeofizik mühendisi, hem psikolog, hem biçki-dikiş öğretmeni, hem tarih profesörü, hem diş hekimi, hem zabıta memuru, hem astronot, hem sosyolog, hem kaymakam, hem pompa ustası, hem de her şeydir.

Hayatını, resim yaparak kazanmaya başlar. Yaptığı resimler hem bi moka benzememekte, hem de hiç alıcı bulmamaktadır. Ama olsun.. O yine de resim yapmaya devam eder. Aç kaldığında, kendi yaptığı resimleri yemektedir.

Şiir ve öyküler de yazar. Onun eserlerini çeşitli sitelerde gören, edebiyat dünyasının tüm saygın isimleri, bir daha  yazmaması için kendisine her ay maaşlarının yarısını vermeyi teklif ederler.. 0ysa bilmezler ki; Figen fakir ama gururludur.. Bu teklifleri elinin tersiyle reddeder.İnatla yazmaya devam eder.
Hatta bir keresinde, bir daha  yazamasın diye Figen' in sağ elini sandalyeye bağlarlar. Oysa Figen solaktır. Sol eliyle,yazmaya devam eder..
Bunu fark edince, kızcağızın her iki elini de bağlarlar sıkı sıkı.. Ki bir daha o berbat eserlerini yazamasın.
Ama nereden bilsinler Figen' in aslında bir uzaylı olduğunu?
Şimdilerde eserlerini  kulaklarıyla yazmaktadır.

Hiç kimsenin okumadığı binlerce kitap yazmıştır, hiçbir alıcısı olmayan binlerce yağlı boya tablo yapmıştır. Yurt içinde ve dışında çektiği filmleri, pembe dizileri, belgeselleri, gündüz kuşağı kadın programlarını tek bir Allahın kulu izlememiştir.

Özel bir radyoda, hafta içi hergün nostaljik şarkılardan oluşan bir program yapmaya başlar.
Ama iyi ki sizler o döneme rast gelmediniz. Biz dinledik, hiç bir halta benzemiyordu.
Zaten Figen' in ilk programından sonra  dinleyiciler toplu halde radyo stüdyosunu basıp, mikrofonu ve stüdyodaki tüm cihazları Figen' e yedirmiş,  radyo sahibini dövmüştür.
Daha sonra radyo iflas etmiş, Figen hem kovulmuş, hem de ülkeden sınır dışı edilmiştir.

Rodi adında çok güzel bir köpeği, Recai adında muhteşem bir kedisi, ve ayrıca iki tane de muhabbet kuşu vardır..
Kuşlarının adları Ebabil ve Zümrüdüanka olup, Figen onları kısaca Çomar ve Bobi olarak çağırmaktadır.
Bir gün  kedisi  kuşları yemiş olmalı ki; birdenbire miyavlamaktan vazgeçip ötmeye başlamıştır..
Buna şaşıran köpek de, kediyi iri bir kuş zannedip,üstüne atlayıp yemiştir.
Ardından köpek hem ötmeye, hem miyavlamaya başlamıştır.
Daha sonra ortadan kaybolan köpeği, Figen'in Çinli komşusu Ai WeiWei abi' nin yemiş olabileceği ihtimali konuşuluyor.

Zaman zaman,evindeki aynalara bakıp bakıp:

-Ayna ayna..söyle bana,benden güzeli var mı bu dünyada?
Diye sormaktadır Figen.

Aynanın verdiği cevaplar inanılmazdır.

-Ay dur şimdi gülmekten cevap veremeyeceğim Figen.

-Olmaz mı gülüm? Hem de tam 6.840.507.000 tane..

-Ülen her yeni kraliçe kocası tahta çıkar çıkmaz aynı soruyu soruyor. Yeter be! ! Git kral olacak kocana sor be kadın! Zamanında ben hangi akla hizmet yorum yapmışım bu konuda, aklıma edeyim.

-Hocam böyle olmayacak bu iş, iyisi mi, siz gidin bir vampir tarafından ısırılın. Artık Angel mı olur, Spike mı olur, Drakula mı olur?  Size kalmış, hem siz sonsuz gençlik ve güzelliğe kavuşun, hem de aramızdaki ilişki sona ersin..

-Asıl güzellik iç güzelliğidir Figen..Bence sen hiç güzellik konularına girme. Haa bu arada, bugün dışarı çıkarsan sevabına bi camsil al be gülüm.

Şeklinde cevaplar aldıktan sonra,artık aynalara küsmüştür.

Şimdilerde Ege bölgesinde, Kaz dağlarında yaşadığı ve orada kaz çobanlığı yaptığı söylentileri dolaşmaktadır. Fakat nedense son zamanlarda Kaz dağları'nda artık tek bir kaz kalmamış, hepsi birden topluca Himalayalar' a göç etmiştir.
Son aldığımız duyumlara göre,NASA, bu sevimsiz insanı uzay boşluğuna fırlatıp kaçacak bir uzay aracı yapmaktadır.
Figen abla yazdı :)

-

5 Kasım 2011 Cumartesi

Annemin paspası

Annemin de eline herşey yakışır.
Hem çok zevkli, hem çok yaratıcıdır..


Önce ortadaki koyu kahverengi kısmı ördü, sonra etrafındaki şeritleri.


En son dikerek hepsini birleştirdi.


Nefis birşey oldu.
Ha bu arada bu sakallı ip biraz farklı.
Resimde belli olmamış ama, oldukça kalın, ve simli...


İp normalden daha kalın olduğu için, hiç kaymıyor bu paspas...
Ellerine sağlık anne .
Hepinize kocaman sevgiler :)

-
-
-

Vay be! Kupa aldım :) (Pet şişeden geri dönüşüm)

Kendi kendime bir kupa veresim geldi..
İşte bu benim kendi kendime layık görerek verdiğim kupa :))))


Yalnız sıkıldıkça bir daha bir daha boyuyorum bunu.
Habire rengi değişiyor :))


Efendiiiim, kendisi önceki hayatında bir pet şişe idi...
Şekilde görüldüğü gibi ağız kısmını kesip,


Tabanına bu şekilde monte ettim.Yani şeffaf koli bantı ile birleştirdim..


Şekil budur yani :)


Sonra ufak ufak kopardığım gazete parçalarını tutkallı suya batıra batıra bu vazonun her tarafına yapıştırdım..
Hatta içine ve alt tabanına da....


Ağzının yuvarlaklığı sabit kalsın diye içine bir cd sıkıştırdım ama sonra alıcam bu cdyi..


Veee işte en keyifli kısmı başlıyor..
Bakınız başka hiç bir malzeme yok..Sadece gazete parçaları ve tutkallı su...
her parça gazete kağıdını tutkala batırdım batırdım yüzeye yapıştırdım..
Amacım insan yüzü yapmak..
Örneğin burun için, defalarca aynı yere kağıt parçaları yapıştırdım, taa ki istediğim yükseltiyi, çıkıntıyı elde edene kadar..
Çene ve yanaklar için de aynı şekilde..
Sadece gazete parçaları ve tutkallı su..Bu kadar..


Yüz hatlarını çok kabaca oluştuktan sonra, yüzün simetrik olması için, bir çizim yaptım..
Ve bu çizime göre orantısız kısımları gördüm, oraları tutkallı kağıtlarla olması gerektiği kadar kabarttım..


Kulaklar, kaşlar, her şey sadece gazete kağıtlarından yapıldı.
Onları ufak ufak koparıp üst üste yapıştırarak..


Küpe olarak, bir çift metal düğme neyine yetmiyor? :)


Sonra siyah ayakkabı boyasıyla içini-dışını, her yerini boyadım..


Aslında amacım, aydınlık yerlerini beyaz guvaj boya ile açmaktı ama  bayram tatili başladı ve ben açık kırtasiyeci bulamadım :(


Önce gümüş yaldızla ışıklandırdım.


( Şu arkadaki vazoyu da ben yapmıştım hatırlıyor musunuz?
Hatta üzerindeki güller, tuz seramiğindendi.. )


Benim kupaya gelinceee...Aslında bitti ama sıkıldıkça  ben bunu tekrar takrar boyuyorum.Şekilde görüldüğü gibi :)
                 Keşke iki yanlarına da birer kulp yapmayı akıl etseydim..


Evet evet, son kararım bu.Şimdilik bu şekilde kalsın.


Ama sevimli oldu di mi?
Hepinize kocaman sevgiler ve hayırlı bayramlar canlar :)))


-
-
-